1923'de Musul İşte Böyle Koptu

1923'de Musul İşte Böyle Koptu

Kuzey Irak, Musul ve Türkmenlerin sorunları hakkında çok yazıldı, konuşuldu ve tartışıldı. Bugun yaşadığımız ve çınar gibi büyüyen bu sorunların kökü nereye kadar iniyor ve tohumu ne zaman atıldı diye tarih sayfalarına dalmak gerekir.

Bilindiği gibi Osmanlı Devleti 1914’de 1.Dünya savaşın macaresına itilerek miljonlarca asker ve sivil şehit vererek Ortadoğudan geri çekilmek zorunda kaldı.

1917’de Bağdat’ta esir düşen Türk askerleri

30 Ekim 1918 tarihinde Osmanlı Devleti Mondros Ateşkeş Antlaşmasının imzalandığı sırada Musul, Türk ordularının kontrolü altında ve milli hudutlar içinde bulunuyordu. Mondros Ateşkes Antlaşması imzalanmadan önce Ingilizler Musul’a sahip olmak istedilersede Ali Ihsan paşa’nın komutasındaki 6.ordu buna engel oldu. Mondros Ateşkes Antlaşmasından sonra ise Ingilizler Musul’da sivil Hıristiyanların topluca öldürüldüğünü iddia ederek Türk birliklerinin Musul'u terk etmesini istediler. Ali Ihsan Paşa bunu red edince ‘ateşkes antlaşması’na rağmen diğer bölgelerden gelen destek kuvvetler ile iyice güçlenen İngiliz ordusu, petrol bölgesi olan Musul’a doğru ilerlemeye başladı.

II.Abdulhamid tarafından hazırlanan Irak’taki petrol kuyuların tespit haritası

Durumu Istanbul’a bildiren Ali Ihsan Paşa ne yazık ki, Mondros ateskes Antlaşmasından üç gün sonra 3 Kasım 1918'de, Istanbul‘un emrine uyarak Musul’u boşaltarak şehrin 15 km kuzeyine doğru geri çekildi. Bunun üzerine Ingilizler hiç bir direnişle karşılaşmadan halkının büyük çoğunluğunu Türklerin teşkil ettigi Musul'a girdiler.

Fakat Anadolu halkın Mondros ve Sevr antlaşmalarını kabul etmeyip topluca kurtuluş savaşını başlatıp zafer ile neticelenmesi üzerine başta Ingilizler ve Fransızlar olmak üzere yine barış masasına oturmak zorunda kaldılar.

1923 yılın başlarında başlayan Lozan barış görüşmelerin tekliflerini görüşmek üzere Türkiye Büyük Millet Meclisi 3 mart Cumartesi saat 13.15’de Ali Fuat Paşa‘nın başkanlığında toplanılır. Bu toplantı gizli ve halka kapalı yapılır. Toplantıda Ingiltere’nin teklif ettiği tüm maddeler görüşülür. Yapılan Ingiliz teklifin bir tanesi de Musul’un durumu hakkında. Musul’un bir sene sonra iki hükümet arasında görüşülerek çözüleceği okunur. Meclisde çok tartışmalar çıkar. Bu tartışmaların en şiddetlisi Erzurum milletvekili Hüseyin Avni Bey tarafından gerçekleştirilir.

Hüseyin Avni Bey

Hüseyin Avni Bey 3 mart 1923 Cumartesi günü saat 13.15’de Ali Fuat Paşa başkanlığındaki meclis toplantısında söyledikleri sanki ilerde Türkiye’nin başına gelecek felaketleri görür gibi özet olarak şunları söylemiştir:

Kendi kendimizi aldatmayız efendiler! Musul’u bugün sana vermeyen ne için yarın versin? Gayesi orada bir kürt hükümeti teşkil edip, senin memleketini parçalayıp neticede bir Ermenistan teşkil etmek değilmidir.

Yarın oralara Ermeniler hakim olacaktır.Ermeni harsı hakim olacaktır. Yarın orada Ermeniler hükümet kuracaklardır (bravo sesleri, şiddetli alkışlar)

Süleymaniye’de cephe tuttuğumuz zaman, kürdün münevveranı bize gelecektir efendiler. Ingilizlerin içinde durmayacaktır efendiler.

Bunu millete aldatamam. Musul‘u satmıştır diye bu kürsüden bağıracağım!

Misak-i Milliyeyi çizerken Türk Kürt düşünmemiştik

.(TBMM gizli celse zabıtları 4.cilt sayfa 93-97)

Misaki Milli Sınırları

Netice itibari ile 24 ekim 1923 senesinde Lozan Barış Antlaşması imzalanıp Türkiye bağımsızlığına kavuşup bütün sınırlar da belirlendi. Bütün sınırlar mı?

Hayır! Irak sınırı hariç. Bu da elbette Kuzey Irak ve özellikle Musul’daki petrol kuyulardan kaynaklanıyordu. Lozan Antlaşması'nın 3. maddesi gereğince, sorunun çözümü, dokuz ay içinde bir sonuca ulaştırılmak üzere Türk-İngiliz ikili görüşmelerine bırakıldı. Bu tarihte Türk ordusu Musul’a 15 km mesafedeydi.

Lozan antlaşmanın üzerine 2 yıl süren pazarlıklar yapılarak antlaşmaya varılır.

5 Haziran 1926’da Ankara’da imzalanan antlaşma, iki gün sonra yani 7 Haziran 1926’da Meclis’de kabul edilir.

Türkiye ile Ingiltere arasında imzalanan antlaşmanın 14. maddesine göre, Musul üzerindeki haklarından vazgeçen Türkiye'nin 25 yıl süre ile petrolden alacağı gelirin % 10'unu alacaktı. Fakat bu haktanda Türkiye sonraki yıllarda 500.000 İngiliz altın karşılığında vazgeçmiştir.

Peki şimdi durum ne? Özellikle son 10 yılda Kuzey Irak’ta yaşayan Türkmenlerin siyasi, ekonomik ve sosyal hakları gasp edildi. Gasp edilen hakları yazmaya kalksak buna ne klavye ne de kalem dayanır.

Bu tarihi süreçten ne Türkiye ne de Irak memnun. Ileride bu bölgede ne olacağı da belli değil. Ama Türkiye’nin nasıl askeri harekat ile Kıbrıs’a sahip çıktıysa, Bosna-Hersek ve Kosova ile nasıl sosyal kültürel antlaşmalar yaptıysa ve Davos’ta nasıl Filistin çıkartması yapıldıysa bir benzerinide Kuzey Irak’taki Türkmenlerin beklemeye hakları olup olmadığına kim karar verecek?

 

Yorumlar